Makine Mühendisliği Bölümü, 4. sınıf öğrencimiz Muhammed Çağrı GÜLER’in Ağzından Erasmus+ Süreci, Kazanılan Deneyimler ve Tavsiyeler…
Merhaba Arkadaşlar;
Sizlere bu yazımda Erasmus+ Programı kapsamında kazanmış olduğum deneyimlerimden, Erasmus+’ ın başvuru süreci, Erasmus+ süreci, Erasmus+ sonrası dönüş süreci ve Erasmus+ hakkında kazanmış olduğum tecrübeler üzerinden sizlere tavsiyelerde bulunacağım.
İlk olarak tavsiyem özgüven kazanmak isteyen, kendini dil, kültürel anlamda geliştirmek isteyen herkese Erasmus+ Programına katılmalarını şiddetle tavsiye ederim. Evet dürüst olarak söylemeliyim ki bu katılım süreci hiç te kolay olmayacak. Ama sonunda eminim ki meyvelerini afiyetle yiyeceksiniz ve iyi ki Erasmus+’a katılmışım diyeceksiniz. Yani hocamın da dediği gibi Erasmus+ narin bir çiçektir ve ona bakıp, onu büyütmek yorar biraz insanı. Ama hayatta ne kolaydır ki her şeyin zorlu bir başlangıcı vardır zaten…
Gelelim Erasmus+ Başvuru Sürecine;
Başvuru belgesini doldurduktan sonra İngilizce Sınavına(yazılı ve sözlü olarak ) girdik. Aslında pek bir ümidim yoktu. Kursa gidiyordum ama İngilizce seviyem pekte iyi durumda değildi. Ama neyse ki barajı geçtik. Sözlü sınavım daha iyi geçti. Ama yine de ümidim çok fazla yoktu. Çünkü benden çok daha yüksek puan alan arkadaşlar bulunmaktaydı. Ama bir yandan da ciddi ciddi düşünmeye başlamadım değil. Ve okul ortalaması da eklenince yedek 1. sıraya kadar ilerlemiştim ve önümdeki bir kişi de katılmaktan vazgeçince sıra bana gelmişti. Gelmişti gelmesine ama asıl zorlu süreç şimdi başlıyordu.
Learning agreement belgesi doldurma, Hibe Sözleşmesi, Bankadan hesap açtırma, seyahat sağlık sigortası, pasaport – vize işlemleri, vs. çok zorlu bir süreç vardı önümde. Hem de bunları tamamlamam için benim çok ta zamanım yoktu. Ama yine de vazgeçmeyip bunları tamamlamaya kara verdim. Bu konu da Facebook’taki Erasmus grupları ve daha önce Erasmus yapmış öğrenciler ve tabi ki de Eramus+ Koordinatörüm bu konuda çok fazla yardımları oldu. Ve ben de bu arada İngilizce kursuna uzun bir aradan sonra gitmeye karar verdim ve gittim. Ve beni asıl streslendiren şey vize işlemleriydi. Daha önce hiç yurtdışında bulunmamış biri olarak bu durum gayet normaldi.
Ama ben o kadar heyecanlandım ki bu konuyla ilgili bir anımı anlatmak istiyorum;
Konsolosluğa girdim belgeleri vs. hazırladıktan sonra parmak izi alma sürecinde kadın sol elini makinenin üzerine koy dedi ve ben de sağ elimi koydum. Ve parmak izi alma süreci alma sürecinin birkaç kez böyle sürmesinin ardından oradaki görevli bayanı sabah sabah çıldırtmayı başardım.
Ama tüm bu olanlara rağmen vize çıktı. Anladım ki boşuna stres yapmışım. Çünkü belgelerim tamdı ve hiçbir eksik yoktu. Sonuçta onların ülkelerine benim sayemde döviz girecekti. Kabul etmeselerdi onlar kaybederdi.
Neyse artık zorlu süreç bitmişti. Artık bavulumu hazırlamaya ve planlar yapmaya başladım.
Plan yapmak bile ayrı bir heyecan veriyordu insana. Hem senin planlama yeteneğin hem de özgüvenin artıyor bu sayede.
Bu yüzden size önerim;
Her zaman işi başta sıkı tutup plan yapın ve orada da hiç strese kapılmadan anı doyasıya yaşayın.
Ama Klaipeda’da(Litvanya’nın bir şehri) Erasmus+ süreci ilk başta çok iyi değildi. Yurt ortamı, yaşam tarzı, şehrin beklediğim gibi olamaması ve insanların İngilizce konuşamaması(gençler hariç) vs. beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı.
Çünkü benim Erasmus+’tan beklentim İngilizcemi geliştirmek ve doyasıya gezmekti. Sonra baktım böyle olmuyor İngilizce kursuna gitmeye karar verdim. Oradaki Erasmus+ Koordinatörüm sayesinde LCC International University ‘ sinde kursa başladım. Ve tek Türk bendim. Bu benim için büyük bir fırsattı. Evet biliyordum derdimi anlatmak zorlanacaktım, ama olsun dedim ve hemde hocalarımız Honkong’tan ve Kanada’dan olmak üzere doğal konuşmacıydılar. İlk bir ay sıkıntı çektim ve hatta sıkıldım kurstan. Ve sonra baktım ki yavaş yavaş onları anlamaya ve onlarla konuşmaya başlamıştım. Ayrıca üniversite ders dışında arkadaşlar edinmeme yardımcı oldu. Ve iyiki bu kursa gitmişim dedim. Ve üç ayın sonunda bana İngilizce konusunda bir öz güven geldi,hocaların vermiş olduğu projelerde nerdeyse bitmek üzereydi, hibe de bir ay önceden gelmişti. Ve diğer ülkelere gitmeye karar verdim.
Yine planları arkadaşlarla kendimiz yaptık özgüven kazanmak için. Ve gidip gezdiğimizde hostellerde, gezdiğimiz mekanlarda arkadaşlar edindik. Mesela ben Kanadalı, Amerikalı, Avusturalyalı, Belçikalı arkadaşlar edindim. Bu da bize daha da mutluluk verdi.
(Not : Barselona’daki hostelde hunharca horlayan Meksikalı dışında. Onun yüzünden gezmeyi bıraktık sadece uyuyabilmek istiyorduk. Bir de o kişinin bulunduğu ranzanın üstünde uyuyorsanız durum çok daha vahimdi. Benim yatak, bırakın sesi resmen horlamandan titriyordu. Halbuki adamın ağzı da kapalıydı bu sesi neresinden çıkarıyordu anlayamadım. Ama yine de o da bizim için bir anıydı.)
Ve size yine sizlere tavsiyem.
Mümkün olduğunca gezin, bir şehir çakılıp kalmayın, ama kendiniz planlayın ve oralarda hostellerde vs. kalırsanız mümkün olduğunca diğer insanlarla diyalog kurun, çekinmeyin. Yalan yanlış konuşmanız hiç önemli değil, Sadece konuşun gülün ve güldürün…
Bir şeyleri birilerine sormaktan kaçınmayın.
Ve geziler de bittikten sonra para da suyunu çekmeye başladı. Aynı zamanda benim Erasmus+ maceram da bitime yaklaşmıştı. Son projemi yapıp, dönüş belgelerimi hazırladıktan sonra sıra arkadaşlarla, hocalarımla vedalaşmaya geldi. Gerçekten bu sıkıcı ve zorlu başlayan sürecin bitmemesini o kadar çok istedim ki hayal edemezsiniz.
Her şey benim için bir deneyimdi.
Ve son olarak tavsiyemde;
Hayatta her şeyden kendinize bir fayda çıkarmaya özen gösterin. Hayat akıp gidiyor. Hem çok çalışın hem de sonuna kadar eğlenin. Hayatı dolu dolu yaşayın… ( Ben böyle güzel şeyler söylüyorum ama umarım ben de böyle yapabilirim. EEE tabi söylemesi kolay. )