COVID-19’A KARŞI BOLCA BALIK TÜKETELİM
COVID-19’A KARŞI BOLCA BALIK TÜKETELİM
Prof.Dr.Beyza ERSOY ALTUN
Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi
Deniz Teknolojileri Bölümü
Covid-19’un tüm dünyayı etkisi altına aldığı şu günlerde hepimiz kaygılıyız ve bu virüsten nasıl korunacağımızı bulmaya çalışıyoruz. Virüse yakalandıktan sonraki sürece hiç birimiz girmek istemeyiz. Bu nedenle önleyici yöntemleri kullanmak çok önemlidir. Beslenme ve vücut bağışıklığını artırmanın önemi, virüsten etkilenen yaş ve kronik hastalık durumları göz önüne alınınca ortaya çıkmaktadır. Balık tüketiminin gribal enfeksiyonlarda etkili olduğu araştırmalarda gösterilmiştir.
İnsanların karşı karşıya kaldığı hastalıklarda beslenme önemli bir role sahiptir ve bu nedenle sağlıklı bir yaşam için dengeli ve yeterli beslenmemiz gerekmektedir. Düzgün bir beslenmeyle bizler bağışıklık sistemimizi güçlü tutabilir hatta en üst seviyelere çıkarabiliriz. Protein, vitamin, mineral madde ve omega-3 yağ asitleri gibi besin öğelerini içeren balık eti, bağışıklık sistemimizi güçlendireceğinden dolayı coronavirüs ile mücadelede etkili olabilecek bir besindir.
Enfeksiyon geçirildiği dönemlerde protein kaynaklarının yeterli tüketilmesi vücutta oluşan yıkımın, yapıma çevrilmesi için oldukça önemlidir. Protein yetersizliği depresyona yatkınlığı tetikler ve bağışıklık sisteminin çalışmasını engeller. Balık eti yüksek biyolojik değere sahip bir protein kaynağıdır. Dünya sağlık örgütü (WHO) haftada 250-300 gramlık porsiyonlar şeklinde en az 2 kez balık tüketilmesini önermektedir.
Proteinler hücrelerin onarılması ve yeni dokuların oluşması için mutlaka alınması gereken besin öğelerindendir. Bunlar yağlar gibi vücutta depolanmadıkları için düzenli olarak vücuda alınmaları gerekmektedir.
Balık etinin sahip olduğu diğer önemli bir besin öğesi de omega-3 yağ asitleridir. Omega-3 vücut tarafından üretilmeyen, mutlaka dışarıdan yiyeceklerle alınması gereken bir besin öğesidir. Omega-3 yağ asitlerinin, özellikle EPA ve DHA’nın vücudumuzu gribe ve enfeksiyonlara karşı koruduğu ve kronik obstrüktif akciğer hastalığına (KOAH) iyi geldiği yapılan çalışmalarla kanıtlanmış durumdadır.
Ayrıca omega-3’leri bol miktarda içeren balık yağları canlıların ömür süresini uzatmakta ve özellikle sinir gelişimini desteklemektedir. Dahası, koroner kalp hastalıkları, otoimmün sistemi rahatsızlıkları, romatoid artrit, tip 2 diyabet, hipertansiyon, böbrek hastalıkları, cilt hastalıkları ve kansere iyi geldiği bilinmektedir. Sağlıklı kalmak için bolca balık tüketerek omega-3 ihtiyacımızı giderebiliriz.
Bağışıklık sistemini güçlendiren minerallerden selenyum ve çinko balıkta bolca bulunmaktadır ve gribal (viral) enfeksiyonların iyileştirilmesinde etkin rol almaktadır. Bu açıdan bakıldığında mineral takviyesi ve hastalıklarla mücadele için balık tüketiminin önemi açıkça ortadadır.
Bu bağlamda en sık karşılaşılabilecek merak konusu en faydalı balıkların hangileri olduğudur. Daha önce sözü edilen besin öğelerini barındırdıklarından dolayı bütün balıklar aynı etkiye sahiptirler. Bu nedenle kültür balığı ya da doğal balık, tatlısu balığı ya da deniz balığı gibi ayrımlara önem vermeden balık tüketmeliyiz. Bu ayrımlar ancak lezzet konusunda tercih edilebilecek ayrımlardır.
Tüketeceğimiz balığın taze olması çok önemlidir.
Tazeliği anlamanın püf noktaları vardır. Taze balığın göz bebekleri parlak ve dışa bombelidir. Bayat balıkta balığın gözleri çöker ve donuklaşır.
Taze balığın solungaçları canlı kırmızı renktedir. Bayat balıkta solungaçlar grimsi-sarı renk alır.
Taze balığın derisi gergin ve parlak olur. Bozulmayla birlikte parlak rengi solar ve sarımsı, kahverengimsi kirli bir renk oluşur. Balığın derisinde, solungaç ve yüzgeçlerinde sümüksü mukoz sıvısının artmasıyla kayganlıkta artar.
Taze balığa parmakla dokunulduğunda meydana gelen çukurluk anında düzelir. Ancak bayat balıklarda, parmak basılan yerde iz kalır.
Taze Balığı Nasıl Tüketmeliyiz
Taze balığı seçtikten sonra bunun pişirilmesi de ayrıca önem taşır. Doğru pişirilmeyen balıkların vücudumuz için hiçbir faydası olmaz.
Ülkemizde balıklar genellikle kızartılarak, fırında veya ızgarada pişirilerek tüketilmektedir. Balıkları mümkün olduğunca kızartarak tüketmemek gerekir. Kızartılan balıklarda balığın yağ oranı yükselir ve balığın içindeki yağ asitleri profili ve omega-3 dengesi bozulur. Ayrıca kızaran balıkta su kaybı, vitamin ve mineral kaybı yüksektir.
En uygun pişirme yöntemi ızgarada pişirmedir. Izgarada pişirilen balıklarda su kaybı, vitamin ve mineral kaybı daha az olur ve vücut bu besin öğelerinden daha yüksek oranda yararlanır.
Dondurulmuş Balığı Nasıl Çözdürmeliyiz
Taze aldığımız balıkları temizledikten sonra yıkayıp daha sonra tüketmek üzere evlerimizde dondurarak derin dondurucularda saklayabiliriz. Balık hassas bir gıda olduğu için tüketeceğimiz zaman buzlarının doğru bir şekilde çözdürülmesi gerekir.
Evlerimizde donmuş balıkları genellikle buzdolabında, suda veya oda sıcaklığında bekleterek çözdürürüz. Son yıllarda mikrodalga fırında çözdürme de yaygın hale gelmiştir. Ancak buzların çözülmesi için kullanılan yöntem hızlı olmalı ve etin fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik özelliklerini bozmamalıdır. Bu nedenle en uygun yöntem balığı polietilen torbalar içine yerleştirdikten sonra ağzı kapalı şekilde su içine daldırmaktır. Bu şekilde çözdürülen balıklarda su kaybı daha azdır. Ayrıca havayla teması kesildiği için de bakteri, küf ve maya gelişimi çok fazla olmayacaktır. Suda çözdürmek için balıkları polietilen torbalara yerleştirip ağzını kapattıktan sonra 14-15˚C sıcaklıktaki suda 1,5-2 saat bekletmek yeterlidir.
Sağlıklı günler için
Haftada en az 2 defa balık tüketelim. Balığı sofralarımızdan eksik etmeyelim.